Başarılı kadınlardan yepyeni bir başlangıç!


Uzun yıllar çalışan kadınların bir araya gelerek bambaşka bir serüvene çıkışını dinleyeceksiniz bugün. Gazeteciden kast direktörüne, sanatçı tur menajerinden kitap yazarına, kurumsal marka pazarlamasından şarkı sözü yazarına kadar medya ve sanat alanında deneyimli isimlerin yer aldığı Ajans Be Nice’yi yakından tanıyacağız. Ajansın kurucusu değerli Ayşenur Ülvan Erkan ile çok 
keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Kendisine bir kez daha teşekkür ediyorum.

Kendi ajansınızı kurma fikri nasıl oluştu?
Yıllarca farklı sektörlerden pek çok ulusal ve uluslararası firmanın Kurumsal İletişim ve Pazarlama departmanlarının kurulmasını ve yönetilmesini sağladım. Bu firmalarda kazandığım tecrübeleri yine farklı sektörlerden markalara da aktarabilmek istedim. Bir ajans bünyesinde farklı sektörlerden birçok farklı markaya yön vermek, yol gösterebilmek, içeriden ve dışarıdan bir göz olarak doğru stratejilerle ilerlemelerini sağlayabilmek güzel bir özgürlük. Ajans kurmamdaki en önemli etken bu özgürlüğü tercih etmek oldu. Böylece ajans bünyesinde çalıştığımız her markayı kendi markamız gibi görebiliyor ama aynı zamanda dışarıdan bir göz olup kurumun kendi iç sınırlamalarının etkisinde kalmadan, özgürce stratejik yönlendirmeler yapabiliyoruz.

Neden Be Nice?
İngilizce “Nice” kelimesi, iyi, güzel, hoş, nazik, zarif, cana yakın gibi anlamlara geliyor. Türkçemiz kadar zengin değil ancak bir kelime ile tüm bu sahip olmak istediğimiz özellikleri dile getirebiliyoruz. ”Be Nice“ bu fikirden yola çıkılarak hayata geçirilmiş bir marka. Dünyada yaşanan krizler, çevre kirliliği, hayvanlara yapılan zulümler, kadınlara uygulanan şiddet, çalışanlara uygulanan mobbing, doğanın kirletilmesi, çocuk ölüm ve tecavüzleri gibi birçok konuda duyarlı bir marka ve bu konulara dikkat çekecek projeleri gerçekleştirme gücü yüksek. Be Nice aynı zamanda çalışanlarımıza, çalıştığımız firmalara, işimize karşı da iyi ve güzel olmayı temsil ediyor. Her şey bir farkındalık. Biz atacağımız her adımın iyiye ve güzele giden bir farkındalık yaratmasını istiyoruz.

Pandemide dijital mecralar bambaşka bir boyut kazandı. Eğitimden sanata, alışveriş yöntemlerine kadar tüm alışkanlıklarımızın değiştiği dijital dünyada var olmak ne gibi önem taşıyor?
COVID-19 krizi sırasında markaların ve kurumların çalışanları ve müşterileri ile bağlantı kurması konusunda sosyal medya önemli bir rol oynadı. Gelişmeleri takip edebilmek için şirketlerin, kurum ve kuruluşların sosyal medya kanalları daha yoğun takip edilir oldu. Sosyal medyaya yönelik bu yoğunluğun ticarete olan etkisi de pandemi sayesinde çok daha görünür oldu. Bu dönüşüm yaşanmaya başlamıştı ancak pandemi bu süreci müthiş hızlandırdı ve bir anda bir dönüm noktası yaşandı. Buna bir değişim/dönüşüm travması da diyebiliriz.
Yöneticiler dijital dünyanın ekonomik, kültürel ve dönüştürücü gücünü uzun süre hafife adılar. Ancak pandemi ile birlikte hafife aldıkları bu dünyanın yadsınamayacak bir gerçek ve kaçınılmaz bir gereklilik olduğunu kabul ettiler. Deloitte'e göre, CEO'ların yüzde 77'si dijital dönüşüm çabalarını önemli ölçüde hızlandırdı, yüzde 70'i ise dijitali, şirketlerinin geleceğini belirleyen önemli bir faktör olarak görüyor ve dijital dünyanın müşteri davranışındaki değişikliklere yön verdiğini kabul ediyor. Buradan hareketle şunu söyleyebiliriz ki, büyük ve küçük her işletme dijital dünyada kendi varlıklarını oluşturmak ve burada kendilerini konumlandırmak için sosyal medyayı bir iletişim ve pazarlama kanalı olarak görüyor. Dijital dünyadaki bu değişimin öncülerinden biri de sosyal medya. Bu nedenle birçok kişi, marka, işletme sosyal medyayı etkin kullanmanın yollarını arıyor.
Sosyal medyanın pazarlama ve iletişimin ötesinde verimlilik ve değer sağlama becerisinin farkına varan veya farkında olan ajanslarla yol alan markalar ise dijital dünyadaki varlıklarını sağlamlaştırıyor.

“BİR İNSAN MUTLU OLDUĞU YERDE HEM DAHA VERİMLİ HEM DAHA YARATICI OLUR.”

Başarılı kadınlardan oluşan bir ekibiniz var. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Bağlantıda olduğum, uzun sürelik dostlukların ve iş birliklerinin getirdiği güvenle, her biri kendi alanında başarılı olan üretici, yaratıcı iş kadını arkadaşlarım, Ajans Be Nice’a birikimlerini aktarabilecekleri bir çatı kuruluş olarak yaklaştılar. Bir nevi güçlerimizi birleştirdik diyebilirim.
Ajans Be Nice’a herkes çok inandı. Tüm ekip özgür olabilecekleri, özgür hissedecekleri, tecrübelerini kullanabilecekleri ve yeni tecrübeler edinebilecekleri bir alan buldu. Bir insan mutlu olduğu yerde hem daha verimli, hem daha yaratıcı olur. Ajans Be Nice ekibi de mutlu oldukları işi yapmanın verdiği keyifle işlerine sarılıyor. Ekipte gazetecilik yapmış isimlerden tutun kast direktörüne, sanatçı tur menajerinden tutun kitap yazarına, kurumsal marka pazarlamasından şarkı sözü yazarına kadar çok kabiliyetli kadınlar var. Bu da benim ve bizimle çalışan markaların şansı olsa gerek.

Be Nice’ı farklı kılan özellikler neler?
Be Nice’ın en büyük farkı inanmadığı marka ile çalışmama lüksünün olması. Biz markalarla görüşürken hem onları nasıl geliştirebilir ve temsil ederiz diye düşünüyor, hem de o markalar bizim ajansımızı nasıl temsil edecek diye bakıyoruz. Karşılıklı bir samimiyet şartımız var. Markaları bir insan gibi görüp onları tanımayı, ruhlarına dokunmayı seviyoruz. Bunlar çok büyük bir marka da olabilir, daha yeni markalaşmaya başlamış start-up bir girişim de. Önemli olan markaya inanmamız; markanın da bize inanması.

İletişim ve pazarlama sektöründe güçlü olmak isteyenlere ve genç girişimcilere tavsiyeleriniz nelerdir?
Pazarlama ve iletişim, sürekli kendini yenileyen dinamiklere sahip. Gelişen teknoloji ile tüketicilere ulaşma yöntemlerimiz de hızla değişiyor. Burada güçlü olmaya odaklanmadan önce iletişim kurduğunuz herkese karşı nazik ve güvenilir olmaya odaklanmalısınız. İşinizin kapsamına hakimseniz markalara bu doğrultuda yön vermelisiniz. Marka böyle istiyor, o zaman öyle yapalım demek doğru bir yaklaşım olmaz. Kendinizi sürekli yenilemeniz, değişen teknolojiye ayak uydurmanız gerekiyor. Bu da sürekli araştırmayı, geliştirmeyi, öğrenmeyi üretmeyi gerektiriyor. Çok fazla genç girişimcilerle konuşuyoruz. Mevcut şartlarda yarattıkları ya da yaratacakları markaları kendi içlerinde çözmelerini anlıyoruz. Ancak marka yaratmak farklı dinamiklere sahip pek çok bilgiyi gerektiriyor. Bir yerden sonra her işi kendim yaparım yanılgısından kurtulup, yeni fikirlere ve iş yapışına inandıkları kişilerle yol almalarını tavsiye ediyoruz. Unutmayalım ki sadece bir ürünü üretmek değil, o ürünü ve markayı insanlara duyurmak, hikayesini doğru anlatmak ve doğru kanallarda tanıtmak oldukça önemli. Bu noktada ajans desteği almaktan kaçınmamalılar.

Yorumlar